Merhaba porno seks okurları. Ben yakışıklı bir beyim ve benim bir samimi arkadaşım var. Bir gün onunla otururken konu sikişten açıldı ve güzel, seksi bir bayanın olduğunu söyledi. “İstersen onunla grup yaparak sikişebiliriz,” dedi. Ben de “Tamam,” dedim. Olay bundan ibaret. Size iyi okumalar.
Ben özel bir şirkette çalışıyorum. Her gün aynı duraktan, aynı saatte, aynı otobüse biner, işe gider; aynı saatte de geri gelirim. Şaşmaz, artık benim için otomatikleşmiş, rutin bir davranıştı. Bu her gün böyle; otobüste kalabalığın içinde sıkış tepiş gidip gelirken, bundan bir ay önce dikkatimi çeken, benim duraktan üç durak sonra genç bir kadının aynı otobüse binmeye başlaması oldu. Gerçekten çok güzel, bakımlı, aynı zamanda örtülü bir kadındı. Örtüsünün altında dipdiri, taze bedeni kendini belli ediyordu. Ona karşı kendimde değişik duygular uyanmaya başlamıştı. Bir iki gün sonra, davet edildiğim dul bayanla birlikteyken, sadece otobüste gördüğüm ve aklıma kazınan örtülü bayanı hayal ederek sikmiştim. Bundan ben de, beraber olduğum bayan da haz almıştık. Gerçi onun bundan haberi yoktu ama ben onu hayal ederek siktiğim için biraz daha sert sikmişim; dul bayan daha fazla haz almış, daha çok mutlu olmuştu.
Yine otobüse binmiş, gözlerim onu arıyordu. Yine aynı saatte, aynı duraktan bindi. Bugün otobüs biraz daha kalabalıktı. Şoför, “Arkaya ilerleyelim beyler lütfen! Bugün kalabalık, yolda kimse kalmasın hadi lütfen,” diye anons yapınca ilerlemek için herkes biraz kıpırdadı. Adını daha bilmediğim kapalı kadın önüme kadar geldi. Onun tutunması için önümde yer açtım. Geldi, sırtı bana dönük tutundu. Otobüs ilerlemeye başladı. Kalabalık olduğu için çok yakındım; neredeyse teninin kokusunu duyabiliyordum. Harikaydı ve benim yarak uyanmış, taş gibi olmuştu. Bir ara otobüs fren yapınca kasıklarım onun kalçalarına yapıştı. Taş gibi kalçaları vardı. Kesin yarağımın sertliğini kalçalarında hissetmiş olmalıydı. Bu duygular içinde kendisinden özür diledim. Bana dönüp, “Önemli değil, sizin hatanız değildi,” derken kadife gibi sesi beni bitirmeye yetmişti. İşte orada, bu kadını sikme isteği bende doruğa ulaşmıştı. Her ne olursa olsun onu sikme isteği beynime kazınmıştı.
Akşam yine aynı otobüsteydik. Durağıma gelmeme rağmen inmedim. Kalabalıkta uzaktan takip edip indiği durakta ben de arka kapıdan indim. Takibe başladım. İki sokak sonra sağa döndü. Tenha bir yerdi burası. Yüz metre ileride, tek katlı müstakil bir eve girdi. Birkaç dakika sonra evden bir kadın çıktı, gitti. Biraz daha bekledim, sonra evime geri döndüm. Artık evini biliyordum. Gerisi araştırıp soruşturmaya kalmıştı. Zaten yarın da pazardı.
Pazar sabahı, adetim değildir ama erkenden kalkıp giyindim. Yürüyerek o sokağın yakınlarındaki köşedeki markete girdim. Ufak tefek şeyler aldım. Kasadaki kızla laflayabilmek için şaka yollu lafa girdim.
“Ortalık bayağı tenha, neredeyse kimse yok. Keşke her gün böyle olsa ne güzel olurdu,” dedim.
Kız, biraz da esnercesine, daha tam uyanamamış bir ses tonuyla ve gülerek, “Nerede abi ya? Öğleye doğru herkes uyanır, kalabalıklaşır. Burası Pazar curcunasına döner,” dedi.
Ona aldığım şeylerden birkaç bisküvi ile bir adet çikolata ikram ettim. “Kahvaltı niyetine yersin, ikramım olsun. Size kolay değil, erkenden gelip çalışmak, hele Pazar günü. Siz kahvaltı etmemişsinizdir,” diye takıldım. Güldü, teşekkür etti.
Oradan ayrıldım. Bir sokak sonra, adını daha bilmediğim o kadının evinin önünden yavaş yavaş geçtim. İçeriden bebek sesi geliyordu. Anlaşılan çocuğu vardı. Ama bu, benim onu sikmeme engel değildi. Dikkat çekmemek için fazla oyalanmadım, geçtim gittim, evime döndüm.
Bu hafta sonu takibimi üç hafta daha yaptım. Kasiyer kızla aramız iyileşmiş, oradan buradan sohbet etmeye başlamıştık. Artık istediğim bilgiyi alabilirdim. Lafı o afete getirdim. “Şu ilerideki sokaktayım. Bize yanımıza bir komşu taşındı. Akşam bebek sesinden uyuyamıyorum. Kim olduğunu da bilmiyorum,” diye zarf atınca kasiyer kız, “Abi, onlar yeni taşındı. Kocası uluslararası şoförlük yapıyor. Bir gitti mi epey gelmiyormuş. Bana da mahalleden bir kadın anlattı. Kadın işe gittiğinde çocuğuna bakıyormuş. Kadının adı da Cemile’ydi sanırım. Daha 22 yaşındaymış, 1.5 yaşında da kızı varmış. Bana bunu anlatan Zehra teyze de çocuğa hayrına bakıyormuş. Kocası çok ilgisiz, duyarsız biriymiş; eviyle ilgilenmez, kadın çalışıp evine bakarmış,” dedi. “Kadının kimsesi de yokmuş buralarda,” diye ekledi.
Ben, üzülmüş gibi, “Gerçekten onun için çok üzüldüm, zavallı,” derken içimden oynamak geliyordu. Neredeyse orada zıplayıp kasiyere sarılıp teşekkür edecektim. Bundan güzel haber olamazdı benim için. Ben alacağımı almıştım. Şimdi Cemile’yi sikmenin planlarını yapacaktım. O kadın kocasız, yaraksız kuduruyor olmalıydı. Ona yardım edecektim; onu yarağa doyuracaktım.
İşime devam ediyor, bir taraftan da planlar yapıp bozuyordum. Bir türlü işin içinden çıkamıyordum. İş yerinde bir gün o kadar dalmışım ki, iş arkadaşım Kasım, “Kemal, hayırdır? Bu ne hal olum, öyle dalmışsın ki sikseler fark etmeyeceksin,” dedi. Kendime geldim. Kasım, 42 yaşında, benim gibi bakımlı ama evli, benim kankamdı. Onunla aramızda sırrımız olmazdı; o bana her şeyini, ben ona her şeyimi anlatırdık. Ona olanları olduğu gibi anlattım. Güldü. “Olum, kafaya taktığın bu mu? Bir akşam beraber gider, evine girer, sabaha kadar sikeriz orospuyu,” dedi.
Heyecanlandım. Neden olmasındı? “Tamam,” dedim. “Ama ne zaman yapalım bunu?”
Kasım biraz durdu. “İki gün sonra yengen annesinin evine gidecek, bir gece kalacak. Bana, ‘Başının çaresine bakarsın,’ diyordu. Ben sana haber veririm,” dedi. Konu kapandı.
Gerçekten çarşamba sabahı Kasım’ın yüzü gülüyordu. “Kemal dostum, gözün aydın! Yengen yarın akşama evde yok. Yarın hazır ol, senin Cemile’yi sikmeye gidiyoruz,” dedi.
Artık gözümü karartmıştım; bu iş olacaktı.
Ertesi akşam işten Kasım’la beraber çıktık. Otobüse beraber bindik ama ayrı yerlerde duruyorduk. O beni takip ediyordu. Bir sonraki durakta Cemile bindi otobüse. Onu uzaktan takibe aldık. Gözüme bu gece daha bir çekici görünüyordu. Başında siyaha yakın, mavi, petrol rengine benzer bir renkte türban; altında boydan bir pardösü; ayaklarında topuklu ayakkabılar. Tam bir afetti.
Uzun bir yolculuktan sonra Cemile durağında indi. Biz de arka kapıdan inip uzaktan izlemeye başladık. Cemile iki sokak sonra sağa dönüp evine yöneldi. Biz hâlâ uzaktan takip ediyorduk. Biliyordum, Cemile içeri girdikten sonra komşu kadın dışarı çıkacaktı. Ona görünmemeliydik. Aynen, kadın çıktı. Çıkarken Cemile’ye, “Kızım, gidiyorum. Kızın uyuyor, sen yemeğini ye, merak etme,” dedi, gitti. Dış kapıyı kapatmayı unutmuştu. Ne şanstı! Ama kimseye görünmeden sokak kapısından ve açık dış kapıdan içeri süzülüp yavaşça kapıyı kapattık.
Cemile üzerindeki pardösüyü çıkartmıştı. Boydan, siyah, diz boyu bir elbisesi vardı. Elbisesinin altında parlak siyah çoraplar, bacaklarının güzelliğini daha bir ortaya koyuyordu. Mutfaktan salona geçiyordu. Tam arkasındaydım. Kalbim çatlayacak gibi atıyordu. Sesimi Cemile duyacak diye korkuyordum. Artık bu işin dönüşü yoktu. Arkasından Cemile’nin üzerine atıldım. Kollarımı bedenine dolayıp sıktım. Cemile neye uğradığını şaşırmış, korkudan sanki dili tutulmuş gibi ayakta put gibi kalakalmıştı. Kasım arkamdan geldi. Cemile’nin ağzını eliyle hızla kapattı. Cemile’nin gözleri yerinden fırlayacak gibi olmuş, korkudan ölmek üzereydi; titriyordu. Kendine gelir gibi oldu, bağırmak istedi. Arkasından kulağına, “Sakin ol Cemile bebeğim, ses çıkartma. Seni sikip gideceğiz, başka bir niyetimiz yok,” dedim. Ama beni dinlemeye niyeti yoktu. Kucağımda debelenmeye çalışıyor, bağırmaya yelteniyor, boğuk sesler çıkartıyordu.
Dediğim gibi daha 22 yaşında, tezecik bir kadındı. Onu kucağımda tutmakta zorlanmıyordum ama bağırması iyi olmazdı. Kasım’a seslendim. “Vur şunun suratına tokatı, kendine gelsin küçük orospum,” dememle Kasım, Cemile’nin yüzüne sert bir tokat indirdi. Cemile kollarımda başı sağa savruldu, acıyla inledi. Başörtüsü biraz bozulmuş, tokatın tesiriyle saçlarından bir kısmı ortaya çıkmıştı. Ben daha fazla tahrik olmuştum; örtünün altında gördüğüm siyah saçlar yüzünden. Ve muhteşem kokuyordu.
Cemile’ye, “Bak, içeride çocuğun var, uyanmasın. Sesini çıkartma, hadi bebeğim sakin ol,” dedim.
Başını tamam dercesine salladı. Zaten tokatın acısından kendinden geçmişti. Kollarımı açtım. Cemile yere düşmüş, ağzının kenarından kan sızıyordu. Kasım bayağı sert vurmuş, küçük orospumun dudağını patlatmıştı. Eğildim, başörtüsünün kenarıyla dudağından sızan kanı silerken, “Bak canım, sen rahat ol, canını yakmayacağız. Seni sikip gideceğiz,” deyince Cemile ayaklarıma sarıldı.
“Abi, ne olur beni bırakın! Ben evli, çocuklu bir kadınım. Beni kirletmeyin! Ne isterseniz yaparım, ayağınızın altını öpeyim, ne olursunuz,” diye yalvarırken gözyaşlarına, burnundan akan sıvılar karışmıştı. Ben daha çok kudurmuştum.
“Tamam lan orospu, sana ayağımın altını yalatacağım,” deyip koltuğa oturdum. Ayakkabımı, çoraplarımı çıkardım. Cemile’nin önüne uzattım. Cemile şaşırmış, ne yapacağını bilmez bir vaziyette beklerken, Kasım Cemile’yi saçlarıyla karışık başörtüsünden tutup ayaklarımın önüne atıp, “Yala orospu!” deyince Cemile korkuyla ayaklarımın altını yalıyor, tükürük, gözyaşı ve burnunun sıvıları birbirine karışıp yüzüne, dudaklarına bulaşıyordu.
Cemile’ye, “Şimdi parmaklarımı yala,” dedim. Cemile ilk defa yaptığı bu şey karşısında şok olmuş ama çaresiz devam etmeye başlamıştı ki daha fazla dayanamadı, yere kustu.
Kasım, odada bulduğu gazeteyi dürüp sopa gibi yapmış, Cemile’nin kalçalarına vuruyor, bir taraftan da, “Kalk kızım, küçük orospum! Daha benim ayaklarımı yalayacaksın,” dedi. Cemile acıyla ve çaresizlikle Kasım’a döndü, onun ayaklarını yalamaya başladı. Ben Cemile’nin arkasına geçmiş, kalçalarını elbisesinin üstünden okşamaya başlayınca başını kaldırıp bana karşı koymaya kalktı. Kasım, Cemile’yi başörtüsünden tutup başını yere yapıştırıp yüzüne ayağını koydu.
“Kıpırdama küçük yosmam, devam et,” deyip öbür ayağının parmağını Cemile’nin ağzına dayadı. Cemile karşı koyacak durumda değildi. Karşı koyamıyor, ağlıyor, ağzında bir ayak, anlaşılmaz sesler çıkartıyordu.
Ben arkasından eteğini kaldırdım. Cemile’nin taş gibi bacakları ve kalçaları ortaya çıkmıştı. Siyah, parlak çorapları o beyaz bacaklarının güzelliğine güzellik katıyor, beni kudurtuyordu. Kalçalarını okşayarak Kasım’a, “Yaşadık dostum! Bu genç, taze karıyı orospumuz yapalım. Ne zaman canımız taze am, göt çekerse gelir sikeriz,” dedim.
Cemile daha çok korkmuştu. Kasım, Cemile’ye, “Korkma kızım, hiç korkma! Bak, seni sikecek iki erkeğin daha oldu,” dedi.
Ben Cemile’nin kalçalarının birazını örten dantelli, beyaz külotunu ellerimle çıkardım. Altında yeni ağdalanmış, biraz ter kokan, şişkin, muhteşem bir am vardı. Bacaklarını ayırıp altına girdim. Amını yalamak istedim. Cemile bacaklarını öyle bir sıktı ki canım yandı. Başımı bacaklarının arasından kurtarıp geri çıktım. Sonra kalçalarına iki tokat atıp Kasım’a, “Dostum, karının başından ayağını kaldır,” dedim. Kaldırdı. Cemile’yi sırt üstü yere yatırdım. Kasım’a, “Ellerinden sımsıkı tut şu orospunun,” dedim. Kasım, Cemile’nin ellerini başının üzerinde yerde birleştirip sımsıkı üstünden bastırdı. Cemile istese de kaçamazdı; benimdi.
Cemile’nin bacaklarını zorla ayırdım, arasına girdim. Cemile’ye, “Orospu, amını emip yalayıp ıslatacaktım, seni daha rahat sikecektim. Ama sen kaşındın, şimdi seni zorla sikeceğim,” dedim. Yarağımın kafasını tükürükleyip, uzun zamandır sikilmemiş Cemile’nin amının dudaklarının arasına koyup yukarı aşağı sürtmeye başladım. Cemile ağlıyor, “Yapma, ben kapalı bir kadınım, Allah’tan kork! Beni kirletme,” derken yarağımın kafasını Cemile’nin daracık amının içine milim milim gömmeye başladım. Cemile acıyla yüzünü buruşturup bağırmaya yeltenince, Kasım önce öbür eliyle Cemile’nin yüzüne bir tokat vurdu, sonra yarağını çıkardı, Cemile’nin ağzına verdi. Cemile şimdi anlamsız sesler çıkartıyor, bağıramıyordu. Başörtüsü bozulmuş, amında benim yarağım, ağzında Kasım’ın yarağı vardı. O acıyla Kasım’ın yarağını ısırmaya kalktı. Kasım, Cemile’nin burnunu sıktı. Cemile ağzını açtı. Kasım yarağını Cemile’nin gırtlağına kadar gömmüştü. Artık Cemile nefes bile alamıyordu.
Ben yarağımı Cemile’nin amına sokmaya çalışıyordum ama Cemile kendini sıkıyor, bir de epey sikilmediği için bakire amı gibi daracıktı; yarağımı alamıyordum. Yarağımı çıkardım. Cemile’nin amının dudaklarının üstüne okkalı bir şekilde tükürüp, yarağımı da tükürükledikten sonra tekrar yüklendim. Bu sefer daha kaygan olmuştu orospumun amı. Zorla da olsa yarıya kadar gömdüğümde Cemile garip sesler çıkartıyor ama çaresiz iki yarak arasındaydı. Yarağımın geri kalanını bir hamlede Cemile’nin amının derinliklerine oturtmuştum. Artık Cemile altımda acıyla kıvranıyordu ama yarak bir defa oturmuştu, dibine kadar.
Bu şekilde biraz bekledim. Cemile, elbisesi üzerinde, başörtüsü neredeyse dağılmış, her yerini ter basmış, saçları alnına, yüzüne yapışmış, muhteşem görünüyordu gözüme. Cemile’nin amı yarağıma alışmış, biraz daha rahat girip çıkabiliyordum. Şimdi yavaş yavaş hızlanmaya başlamıştım. Cemile’nin amı iyice ıslanmış, her vuruşumda memeleri elbisesinin altında zıplıyor; Kasım da boş durmuyor, Cemile’yi ağzından sikmeye devam ediyordu. Cemile’nin nefes alışları değişmiş, içindeki yarağı kabullenmiş, bacaklarını biraz daha ayırıp bacaklarını belime dolamış, ritme ayak uyduruyordu. Çok geçmeden Cemile kasıldı, titreyerek boşalıyor, kendinden geçmiş, altımda kıvranıyordu. Tam istediğim gibi alışmıştı artık yaraklara ve sikicilerine.
Cemile zevkle boşalırken, Kasım da Cemile’nin ağzının içine boşaltıyordu. Bütün döllerini Cemile’nin ağzına akıtıp yutturmuştu. Cemile, uzun zamandır yaraksızlığın hasretini çıkarıyordu şimdi. Amının suları epey gelmiş, kasıklarımız her buluştuğunda etrafa sıçrıyor, bazen üzerimize yapışıyordu. Daha fazla dayanamazdım. Ben de Cemile’nin amının derinliklerine sıcak sıcak boşalırken, Cemile, Kasım’ın serbest bıraktığı ellerini bacaklarıma atmış, ritmik olarak beni kendisine doğru asılıyordu. Ben boşalmaya başlayınca, o da kendini bana doğru itip elleriyle beni kendine daha bir bastırıp, “Oooooooohhhhhhhhh, çok güzel erkeğim, boşal içime!” diye inliyordu. Ne varsa akıttım Cemile’nin amının içine.
Ben yarağımı Cemile’nin amından yavaşça çıkardım. Döl ve am suyuna bulanmış yarağım, Cemile’nin amından çıktığında çok güzel bir sesle çıktı. Cemile elini amının üzerine koyup kapattı, bana baktı.
Biraz dinlendik. Cemile’yi elinden tutup kaldırdım. Ne de olsa artık ikinci kocası sayılırdım. Banyoya götürdüm. Ellerimle soyarken hâlâ, “Abi, bitti değil mi? Yapmayacaksınız artık, bırakacaksınız beni, değil mi?” diye soruyordu. Ona, “Banyoya gir ve yıkan,” dedim. Girdi. Az sonra çıkmış, daha bir güzel olmuştu sanki.
Biz işten doğru geldiğimiz için karnımız açtı. Cemile’ye, “Aşkım, bize yemek hazırlar mısın?” dedim.
“Tamam,” dedi çekinerek, mutfağa girdi.
Ben Kasım’a, “Bu zilli, bir delilik yapmasın, ben gidip bakayım,” dedim.
Kasım, “Tamam dostum, bak gel. Ben TV izleyeceğim,” dedi.
Ben mutfağa gidip geldim. Cemile yemek hazırlamaya devam ediyordu. Kasım bir CD bulmuş, takmış, izlemeye başlamıştı. İki erkek, bir kadını aralarına almış kıyasıya sikiyorlardı. Biz izlerken Cemile de içeri girdi. Videoyu görünce utandı sanırım. Evde canı yarak çektiğinde bunu izleyip amına parmak atıyordu. Başı yerde, bize, “Yemek hazır, isterseniz,” dedi.
Beraber mutfağa girdik, yemeği yedik. Benim aklımda az önce videodaki gibi Cemile’yi sikmek vardı. Kasım salona gitti. Ben mutfakta kaldım, Cemile’ye yardım ediyordum. Ama Cemile önümde eğilip doğruldukça memeleri bornozdan fırlayıp çıkınca dayanacak gücüm kalmadı. Cemile’yi belinden tutup mutfak tezgahına oturtturdum. Bacaklarının arasına yerleşip dudaklarına yapıştım. O taze, dolgun dudakları emiyor, arada ısırıyordum. Dilimi Cemile’nin ağzına sokup dilini bulup onun dilini emiyordum. Bir elim memelerinde, alttan yukarı tutup avuçluyor, okşayıp uçlarını sıkıyordum. Parmaklarımın arasında… Cemile artık daha rahattı. Bacaklarını belime dolayıp amını kasıklarıma sürtüyordu.
Dudaklarım Cemile’nin dudaklarından aşağıya indi. Boynunu öpücüklere boğarken arada dilimle de yalıyordum. Nefesim Cemile’nin teninde sıcak sıcak yankılanıyordu. Cemile kendini bana teslim ediyor, gözlerini kapatmış, başını geri atmış, hafif inliyor, elleri saçlarımda, başımı okşuyordu. Dudaklarım kulak memelerine yaklaştığında Cemile’nin tüyleri diken diken olmuştu, titriyordu. O güzel kulak memelerini emdim, ısırdım. Elim hâlâ memelerindeydi. Cemile titriyor, “Ooooooooh, harika! Çok güzel, durma,” diyordu kulağıma fısıltıyla.
Dudaklarım aşağıya, memelerine indiğimde, o portakal büyüklüğünde memelerini sırayla, ama bütününü ağzıma alıp emiyor, içinde dilimi oynatıp Cemile’yi kudurtuyordum. Bir elim yavaşça amına inmiş, amını okşuyordum. Cemile’nin amının dudakları ıslanmış, vıcık vıcık olmuştu. Boşalması yakındı. Memelerini acıtana kadar emiyor, uçlarını dişliyordum. Cemile küçük çığlıklar atmaya başlamıştı. Kasım da duymuş, mutfağın kapısından bizi izliyordu.
Ben biraz daha aşağıya inip Cemile’nin bacaklarının arasına yerleştim. Bacaklarını omzuma alıp amını yalamaya başladım. Cemile, dil darbelerime daha fazla dayanamayıp ağzına amının zevk sularını akıtmaya başladığında, elini başıma koymuş, amına bastırıyordu. Başımı, ben de dilimi daha derine sokuyordum. Cemile hırıltıyla rahatlarken başımı amına sımsıkı bastırmıştı. Cemile’nin amının sularını emerek yuttum. Şimdi sıra bendeydi.
Ayağa kalktım. Cemile’yi kucağıma alıp bacaklarını omzuma kaldırdım. Kollarını boynuma doladı. Şimdi kucağımdaydı. Amının dudakları kasımda ıslak ıslak… Aşağıya bırakmaya başladım Cemile’yi. Yarağımı Cemile’nin amının dudaklarının arasına elimle yerleştirip bıraktım. Şimdi Cemile yarağımın üstüne kendi ağırlığıyla oturuyor, yarağım Cemile’nin amına milim milim giriyordu. Kısrağım, dudaklarını dudaklarıma yapıştırmış, dudaklarımı emiyordu. Yarağımın kafası, Cemile’nin sıcak, nemli amının dudaklarının arasından girmeye, amının duvarlarını yara yara ilerlemeye devam ediyordu. Cemile’nin nefes alışları sıklaşmış, dudağımı ısırıyordu. Yarağımın bir kısmı girmişti. Cemile’yi sımsıkı tutup alttan yarağımı amının derinliklerine gömerken, Cemile’yi de yarağımın üzerine doğru bırakmıştım.
Cemile’den, “– Ooooohhhhhh, yırttın yine amımı! Harika! Dibine kadar yerleşti. Muhteşem bir yarağın var,” derken Kasım da yanımıza gelmiş, arkasından Cemile’nin memelerini sıkıyordu.
Kasım’a, “Durma ortak, sen de aramıza katıl,” dedim ve masadaki tereyağı tabağını gösterdim. Kasım mesajı almıştı. Gitti, erimeye başlamış tereyağını yarağının her yerine sürdü. Bir kısmını da parmaklarına bulayıp Cemile’nin arkasına geçti. Yağlı parmağını Cemile’nin hiç sikilmemiş göt deliğinin etrafını yağlamaya başladığında, zevk denizinde yüzen Cemile kendinden geçmiş, “Oradan sikmeyin, ne olur! Kocam bile oradan sikmemişti beni,” diye mırıldanıyor, daha fazla bir şey yapamıyordu.
Ben alttan her vuruşumda Cemile’nin memeleri zıplıyor, bütün bedeni titriyordu. Ve her vuruşumda yarağım Cemile’nin rahminin ağzını zorladığından, “Kısa kısa… Aayy! Oohh! Aaayy!” diye sesler çıkartıyordu. Kasım devam ediyor, Cemile’nin daracık götünün içine yağlı parmağını fazla zorlamadan, yavaş yavaş sokmaya başlamıştı. Cemile’nin gözleri kayıyor, sadece, “Yapma lütfen,” diyebiliyordu. Kasım, Cemile’nin götüne iki parmağını da sokunca, Cemile kendini yukarı çekmeye çalışsa da kaçamamıştı. İkinci parmak da götüne zorla da olsa girmiş, Cemile ter içinde kalmıştı.
Kasım’a, “Hadi dostum, artık fazla bekletme,” dedim.
Kasım parmaklarını çekti. Ben yavaşladım. Kasım yarağının kafasını Cemile’nin götünün deliğine dayadı. Ben de Cemile’yi biraz aşağı indirdim kucağımdan, Kasım’ın yarağını daha rahat alabilsin diye. Kasım, bir iki zorlama sonunda yarağını Cemile’nin götüne sokmuştu. Cemile acıyla aramızda kıvranıyor, “Götümü yırttın erkeğim! Parçaladın! Yanıyor götümün her yeri,” diye inliyordu. Ama almıştı artık içine.
Kasım’la beraber bir ritim tutturduk. Aynı anda girip çıkıyorduk. Cemile ter içinde kalmış, acı ve zevkle aramızda nefes alış verişleri tamamen düzensiz ve daha sık olmaya başlamıştı. Çok geçmeden Cemile aramızda ikinci orgazmını yaşarken, Kasım’la kollarımızı birbirine kenetlemiş, Cemile’yi aramızda sımsıkı tutuyorduk. Cemile bayılacak haldeydi ama bizim durmaya niyetimiz yoktu. Daha hızlı gidip gelmeye, Cemile’yi alttan alttan parçalarcasına sikiyorduk. Cemile de hayatında ilk defa böyle şiddetli, ardı arkası kesilmeyen bir şekilde sikilmenin tadını almış, zevkten kollarımızda bayılmak üzereydi.
İlk ben geldim. Bu sefer Cemile’nin amını döllerken, Kasım da Cemile’nin götünü dölleriyle doldurmuştu. Ve üçümüz mutfağın ortasında bayılır gibi uzandık. Ama aklımız daha sikişteydi. Çünkü ne kaşar bayan, ne de biz hayatımızda böyle bir sikiş yaşamamıştık.

